Mahkûmlar ve yakınlarının merakla takip ettiği genel af tartışmaları, 9. Yargı Paketi’nin ardından yeniden gündemde.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, hükümetin genel af konusunu şu an için gündemlerinde tutmadığını belirtirken Avukat Ümit Kara, infaz düzenlemeleriyle cezaevlerinden tahliyelerin mümkün olabileceğine dikkat çekerek, “Af değil ama infaz düzenlemeleriyle cezaevlerinden evlerine dönenler olabilir. Bu, adeta örtülü bir genel af gibi işleyebilir” dedi. Mahkumlar ve yakınları tarafından yakından takip edilen genel af ve infaz düzenlemesi ile ilgili gelişmeler gündemdeki yerini koruyor. Şubat ayına girilirken, 9. Yargı Paketi’nin TBMM’de kabul edilmesiyle birlikte mahkumlara af gelip gelmeyeceği sorusu yeniden gündeme geldi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler’in son açıklamaları, genel affa ilişkin ipuçları verirken gözler yeni yargı paketinde. AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, genel af beklentileriyle ilgili yaptığı açıklamada af konusunun şu anda hükümetin gündeminde olmadığını dile getirerek, “Öyle bir af konusu şu anda gündemimizde yok. Mevcut ceza infaz düzenlemeleri, hasta ve bakıma muhtaç mahkumlar için zaten belirli imkanlar sağlıyor. Ancak suç ayrımı yaparak genel bir af uygulamak doğru olmaz. Ceza adalet sistemi içinde herkesin eşit şekilde infazını tamamlaması gerekiyor” dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise 9. Yargı Paketi ile ilgili yaptığı açıklamada, toplum huzurunu bozan suçlarla ilgili cezaların alt ve üst sınırlarında düzenlemeler yapılacağını ifade etti. Ancak af veya denetimli serbestlik süresinin uzatılmasına yönelik herhangi bir madde bulunmadığını vurguladı. Gözler şimdi 10. Yargı Paketi’ne çevrildi. Bakan Tunç, yeni pakette ceza adalet sistemiyle ilgili önemli düzenlemeler olacağını, ancak bunların ceza indirimi veya af şeklinde olmayacağını belirterek “Özellikle 2 yılın altındaki suçlar için cezasızlık algısını ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz. Denetimli serbestlik uygulamaları ve koşullu salıverme gibi konular üzerinde de çalışıyoruz” dedi. Bu açıklamalar, genel af beklentisi içinde olanlar için olumsuz bir mesaj olarak değerlendirilirken 10. Yargı Paketi’nde genel bir af düzenlemesinin yer almayacağını, ancak bazı suçlar için infaz sürelerinde değişiklikler olabileceği yönünde yorumlandı.
TÜRKİYE’NİN AF GEÇMİŞİ
Türkiye tarihinde 1922, 1923, 1933, 1960, 1963, 1966 ve son olarak 1974’te olmak üzere yedi kez genel af ilan edildi. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 1974 genel affı 61 bin olan cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısını 24 bine kadar indirdiyse de, 1980 darbesiyle beraber cezaevi nüfusu 80 bine yaklaştı. 1991 affıyla beraber yine 25 binlere kadar gerilediyse de 2000’de çıkan şartlı salıverme yasası tutuklu ve hükümlü sayısını ancak 70 binlerden 50 binlere indirebildi. Cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 2006’dan bu yana düzenli bir artış eğiliminde ve 2007’de 90 bini, 2017’de ise 220 bini geçmiş durumda.
“MEVCUT DURUM BİR STRATEJİ DE OLABİLİR”
Ankara Barosu’ndan Avukat Ümit Kara, 9. Yargı Paketi’ne ilişkin kamuoyunda bir genel af beklentisi söz konusu olduğunu ancak yasalaşmasıyla birlikte affın gelmediğini, yine yeni yargı paketinde de böyle bir beklenti söz konusu olduğunu dile getirerek şunları kaydetti: “İmralı görüşmelerinin ardından hükümlüler, terör örgütü ele başı affedilebiliyorsa beni de affederler gibi bir psikolojiye girdi ve dolayısıyla söz konusu beklenti kamuoyunun da gündeminde yer tuttu. Ancak hükümetin 10. Yargı Paketi’nde genel af niyeti olmadığı görünüyor. Lozan Üniversitesi tarafından hazırlanan 2023 yılı cezaevi raporuna göre, Türkiye, Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında 31 Ocak 2023 itibarıyla yaklaşık 350 bin kişi ile mahkûm ve tutuklu sayısının en yüksek olduğu ülke oldu. Bu ciddi bir sayı, böyle bir affa dair konuşulup da lafta kaldığı takdirde 2001’deki gibi isyanların çıkması söz konusu. Rahşan affını hatırlayın, 1999’da konuşulmaya başlayıp rafa kalktı ve cezaevinde isyanlar başladı. Bu isyanlar 101 kişinin ölümüyle sonuçlandı ve ardından af çıktı. Af rafa kaldırıldığında, öyle bir beklenti yaratılıp karşılanmadığı zaman cezaevlerini tutmak mümkün olmuyor. Mevcut durum bunu son dakikaya dek açıklamamaya dönük strateji de olabilir ancak taslakta genel affa dair düzenleme yok.”
“İNFAZ DÜZENLEMESİ ÖRTÜLÜ BİR GENEL AF OLABİLİR”
Gündemde afla aynı sonuçları doğurabilecek bir infaz düzenlemesi olduğunu dile getiren Kara, şöyle devam etti: “İnfaz düzenlemesi, kapalı ve açık cezaevleri sürelerini yarı yarıya indiriyor. Zaten infazının sonuna gelmiş hükümlü ve tutuklular bundan yararlanınca af gibi evlerine dönebiliyorlar. Daha çok denetimli serbestlik dediğimiz, imza, yurt dışı yasağı, seminer gibi tedbirlerle devam ediyorlar. Hükümetin ön gördüğü düzenleme kademeli suçlarda bu yönde. Uyuşturucu, öldürme, cinsel suçlarda daha az diğer adli ve devlete yönelik olan suçlarda daha büyük bir indirim ön görülüyor. Bu bir örtülü genel af düzenlemesi olabilir. ‘Af çıkaracaksak dahi bunu komisyon ve genel kurulda konuşmayalım, basında hiçbir vekil ve bürokrat gündeme getirmesin, çıkarılacaksa son dakikada çıksın’ şeklinde bir yaklaşım olabilir. Çünkü tecrübe edildi, söylenip de yapılmadığı takdirde cezaevlerindeki insanları tutmak mümkün olmuyor. 1933 affı var, af yok denilip son dakikada cumhurbaşkanı kararnamesiyle çıkan bir af. Hiçbir yerde görüşülmeyip Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasıyla çıkıyor. O tarihe dek af olmadığı söyleniyor. 29 Ekim’de çıkıp 27 Ekim’den önceki tarihli suçları kapsıyor. Aradaki iki gün bunu bilenlerin fırsata dönüştürüp suç işlememesi adına çalışıldığı tahmin ediliyor. Güncelde de böyle bir durum söz konusu olabilir. Af yok denilmesinin sebebi affa karşı olunmasından ziyada sosyal sonuçlarının düşünülmesinden kaynaklanıyor olabilir. Ancak infaz düzenlemesi de genel af kadar kıymetlidir. Çünkü hükümlüler aftan eve gitmeyi anlar, tekrar suç işlerse neler olacak, denetimli serbestlik şartları ne, hükümlü için bunlar sonrasının konularıdır.”
HÜKUMET BU ÇELİŞKİYİ ÇÖZMÜŞ DEĞİL: “LİDERLERİNİ ÇIKARIP ONLARI ÇIKARMADIĞINIZ TAKDİRDE BU CİDDİ BİR SORUN HALİNE GELEBİLİR”
Terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan’ın terör örgütüne silah bıraktırması halinde bu kez kendisinin kamuoyuna seslenmesi veya Anayasa’daki bazı hakları kullanmasının gündeme geleceğini ifade eden Kara, şu değerlendirmelerde bulundu; “Öcalan’ın çıkmaması için yasal düzenlemeler var. Bunlar Anayasa’ya aykırı. Yasaya göre herkes iyi halden yararlanır ancak Öcalan yararlanamaz. Daha önce de cezası ölümden ağırlaştırılmış müebbete dönen herkes aftan yararlanıp çıktı ancak Öcalan yararlanamadı. Çünkü infaz yasasında kişiye özel bir düzenleme var. Bu Anayasa’ya ve sözleşmeye aykırı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde ihlal kararları çıkıyor, yaptığınız infaz yasası aykırıdır, bir kimse ne olursa olsun ömrü boyunca hücreden çıkmadan infaz edilemez şeklinde. Umut hakkına göre ise 20 sene tamamlandıktan sonra alternatif infaza geçilir. Bu ihlal kararıyla alakalı umut hakkı kapsamında devamlı olarak ülke tazminata mahkûm ediliyor. Hükumetin hem bu tazminattan kurtulmak ve hem de terör sorununu kendi iradesiyle çözmek gibi bir yaklaşımı var. Tabii bunun beraberinde getireceği zorluklar da var. Abdullah Öcalan’ın kendi kurduğu örgüte üye 21 bin kişi cezaevinde, onun bağlantılı olduğu yabancı uyruklu hükümler, onun bağlantılı olduğu gençlik yapılanması var… Liderlerini çıkarıp onları çıkarmadığınız takdirde bu ciddi bir sorun haline gelebilir. Hükumet bu çelişkiyi çözmüş değil. Bu kişiler topluma nasıl kazandırılacak, dağdan gelip teslim olanlar olursa yargılanıp tutulacak mı? Bu sorunlarla alakalı bir çalışmanın olmaması bunun yalnızca siyasi bir girişim olarak kalacağı yönünde bir görüntü veriyor. Çünkü bu ciddi bir girişim olsaydı detaylara ilişkin kapsamlı bir çalışma söz konusu olurdu. Bir de 15 Temmuz’da örgüt üyeliğinden darbe suçuyla yargılanan ve cezası kesinleşen, sekiz yıl yatmış askerler var. Bunu ayırıp affa 15 Temmuz suçları dahil değil derseniz Anayasa Mahkemesi bunu iptal eder, o iptal etmezse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eşitlik ilkesine aykırı der. Hükumet bunlarla yüzleşmek istemediğinden genel affı gündeme getirmiyor. Dolayısıyla genel af düzenlemesinin getirilmesi zor görünüyor. İnfaz affı yapıp herkesi bir miktar cezaevinde yatırıp erken tahliyeyi infaz yasasıyla gündeme getirmeye çalışıyor.”
“CEZAEVİ SAYISI 10 YILDA İKİYE KATLANDI”
2025 yılında 11 yeni cezaevinin daha inşasına başlanacağını dile getiren Kara, cezaevlerinin doluluk oranlarının genel af konusunu etkileyip etkilemeyeceğine dair ise şu değerlendirmelerde bulundu:
“Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un ‘Cezaevlerinde yer yok diye af getirecek değiliz’ gibi bir söylemi var. Af suç işleyene kıyak gibi, aflar hukuk sistemini deforme ediyor gibi lanse ediliyor. Ancak Türkiye’de mahkûmiyet hızı oldukça arttı. Eskiden 6-7 yılda yargıtaydan da geçiyordu, günümüzde mahkûmiyet hızı arttığından siz 36 ayda hükümlü hale gelebiliyorsunuz. Hızlı yargılama beraberinde hataları getiriyor. Bundan bağımsız olarak davalarda kalite azaldı. Mahkemelerin doğru karar verme oranı yüzde ellinin altında. Adalet terazisi bozulduğu zaman af gündeme geliyor. Çünkü çok sayıda haksız mahkûmiyet kararı veriliyor. Mahkemeler adil karar vermediğinden beklenti affa dönüyor. Mahkûm yakınlarının sitemi de bu, ‘Biz adil yargılanmadık, verilen kararlar siyasi’ diyen koca bir kitle var.
10 sene öncesinden daha iyi durumdayız. 2015’te tutuklu ve hükümlü sayısı kapasitenin yüzde 15-20 üzerindeyken şimdi başa baş gidiyor. 8 senede 100’e yakın yeni cezaevi açıldığını biliyorum. Cumhuriyet tarihinin cezaevi sayısı 10 yılda ikiye katlanmış durumda. Bu çok kritik bir sayı. Suç kavramının arttığını da gösteriyor. Günümüzde herhangi bir kimseye üç yıl ceza verildiğinde kapalı cezaevinde infazı yok. Bir yıl ve altı ceza verilsin kapalı ve açık cezaevinde infazı yok, doğrudan denetime gidiyorsunuz. İşte bunu çözmeye çalışıyorlar. Hükumet küçük suçlarda cezaevlerinde kalmaya dönük caydırıcılığı getirmeye çalışıyor.”
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.